Kambiyo Senetlerinde Geriye Ciro Sorunu


( 18.11.2015 14:23:00 )

 

1-       GERİYE CİRO KAVRAMININ ORTAYA KONULMASI

 

Bilindiği gibi kambiyo senetlerinde hak, ciro ve teslim yoluyla intikal etmektedir. Senet arkasındaki ciro silsilesinin düzenli olması, hak sahibinin hakkının müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşılması yasal bir zorunluluktur. (TTK.m.686 ve m.790)

 

Ancak örneğin senet arkasındaki ara ciranta olan Ahmet, senedi Mehmet’e, Mehmet de Hasan’a ciro ve teslim ettikten sonra senet yeniden Ahmet’e gelirse, acaba Ahmet’in haklı hamil olabilmesi için senet arkasında yeniden kendisine dönüş cirosu yapılması gerekmekte midir? Yine aynı örnekteki ciro silsilesine göre bu kambiyo senedini ödeme yoluyla Hasan’dan teslim alan Mehmet’in, kendisinden önceki diğer cirantalara, lehtara ve keşideciye  başvurabilmesi için kendisine yapılmış bir geriye ciro zorunluluğu hukuken var mıdır? Bunun koşulları ve sonuçları neler olabilir? 

 

İşte bu kapsamda poliçe, bono ve çeklerin takip alacaklısı ciranta tarafından diğer cirantalara, lehtara ve keşideciye karşı takibe konulabilmesi için kendisine yönelik bir geriye cironun (dönüş cirosu, ikinci ciro ya da tekrar ciro) aranıp aranmayacağı hususu tartışılmayı gerektirmektedir.

 Av.Talih Uyar, İcra Hukukunda Kambiyo Senetleri, Manisa-1989, 2.Baskı, s.1354

 

2-       GERİYE CİRONUN YARGISAL UYGULAMALARLA BİRLİKTE İRDELENMESİ

 

Bilindiği gibi İİK.nun 170/a maddesi uyarınca borçlunun, alacaklının bu fasıl (kambiyo senetlerine ilişkin özel takip yolları) hükümlerine göre takip hakkı bulunmadığını yine İİK.nun 168.maddesinin 3.bendine göre beş gün içinde icra mahkemesine şikayet yoluyla ileri sürmesi mümkündür ve icra mahkemesi de yapacağı inceleme sonucunda süresinde yapılan şikayetlerde poliçe,bono ya da çekin kambiyo senedi niteliğinde bulunmadığını ya da alacaklının kambiyo hukukunca takip hakkı bulunmadığını belirlerse takibin iptaline karar verebilmektedir. Geriye ciro sorunu da bu veya benzeri bir şikayet ile yargısal merciler önüne gelebilmektedir.

 

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin konuyla ilgili 26.10.1987 günlü ve 14266/10774 sayılı kararında aynen;

 

“Takip dayanağı senette lehtar Turan Uysalbaş’tır. Senet lehtarın beyaz cirosu ile tedavüle çıkarılmış, takip eden alacaklı Bilaller Kollektif Şirketi’ne geçmiş, bunun beyaz cirosu ile Koç Yatırım A.Ş.’ye geçmiş, bu şirket tarafından da Emlak Kredi Bankası’na ciro edilmiştir. Bu suretle dayanak senedin birbirini izleyen muntazam cirolarla takip yapan Bilaller Kollektif Şirketi’ne geçmediği, alacaklı kolektif şirketin yetkili hamil durumunda olmadığı nazara alınmadan ve İİK.nun 170/a maddesi hükmüne göre takibin iptali gerekirken…”[1] denilmektedir.     

 

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin konuyla ilgili 03.05.1982 günlü ve 3687/3842 sayılı kararında aynen;

 

Senet lehtarı A olup bunun tarafından takip alacaklısı G’ ye ciro edilmiş ve bundan sonra da muhtelif cirolar görmüştür. Ara ciranta durumunda bulunan G’ nin, keşideci ve lehtarı takip edebilmesi için senedin kendisine tekrar ciro edilmiş olması zorunlu olup böyle bir ciro bulunmadığından gerçek hamil sayılamaz. Bu husus İİK.nun 170/a maddesi gereğince re’ sen göz önünde bulundurularak itirazın (şikayetin) kabulüne karar vermek gerekir.”[2] denilmektedir.

 

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin konuyla ilgili 08.06.1992 günlü ve 841/7999 sayılı kararında ise aynen;

 

“Sair temyiz itirazları yerinde değilse de takip dayanağı çekler Avni Yazıcı’nın beyaz cirosu ile İş Bankası Lalapaşa Şubesi’ne geçmiş, İş Bankası Erzurum Şubesi tarafından ibraz edilmiştir. Avni Yazıcı’nın cirosu tahsil ya da teminat cirosu olmadığından temlik cirosu sayılmak gerekir. Avni Yazıcı’ya dönüş cirosu bulunmadığından takip alacaklısı yetkili hamil sayılamaz. Bu husus mercice resen nazara alınarak İİK.170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar vermek gerekirken itirazın reddedilmiş olması isabetsizdir.”[3] denilmektedir.

 

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 27.02.1989 günlü ve 1661/2646 sayılı kararında da aynen;

 

“Takip dayanağı 10.05.1987, 20.05.1987 vadeli iki adet bono, lehtar tarafından beyaz ciro ile tedavüle çıkarılmış ve takip alacaklısı Seval Kollektif Şirketi’ne geçmiştir. Seval Kollektif Şirketi tarafından beyaz ciro ile Erbakır A.Ş.’ye geçmiş ve bu şirket tarafından tahsil cirosu ile Egebank ve Türk Ticaret Bankası’na ciro edilmiştir. Senetlerde takip alacaklısı Seval Kollektif Şirketi’ne bir ciro mevcut değildir. Kambiyo senetlerinde takip yapanın ciro suretiyle senedi elinde bulundurmadıkça bu senede dayalı olarak özel yolla takip hakkı yoktur.”[4] denilmektedir.

 

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin belirtilen bu kararları irdelendiğinde, kambiyo senetlerinde ara cirantanın takip hakkının mevcut olabilmesi için mutlaka geriye cironun yapılmış olmasının gerektiği sonucuna varılabilmektedir.

 

Türk Ticaret Kanunu’nun 686/1.maddesi;

 “Bir poliçeyi  elinde bulunduran kişi son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır.”

 

ve aynı kanunun 790.maddesi de paralel nitelikte;

 

“Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır”

 

hükmünü içermektedir. Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin anılan kararlarının yasal dayanağını da bu hükümlerin oluşturduğu düşünülebilir.

 

Ancak burada açıklanması gereken husus, Türk Ticaret Kanunu’nun 686 ve 790.maddelerindeki düzenlemenin “tedavül aşamasındaki” poliçe, bono ve çeklere uygulanabileceğidir. Bir başka deyişle “tedavülü sona erip ödeme aşamasına gelmiş” bir kambiyo senedinde geriye ciro aranmamalı, eğer takip alacaklısı en son hamil senetteki ciro silsilesinde açıkça yer alıyor ve görülüyorsa artık yetkili hamil sayılmalıdır. Zaten tedavülden sonraki ciroların alacağın temliki niteliğinde bulunduğu yine Türk Ticaret Kanunu’nun 690 ve 793.maddelerinde açıkça düzenlenmiştir.

 

Nitekim Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 20.10.2003 günlü ve 2003/21848-20396 sayılı kararında bu husus;

[1] Yasa Dergisi, 1982, sayı 9, s.1235

[1] Av.Talih Uyar, Gerekçeli-Notlu İçtihatlı İİK, İzmir 1997, cilt 4, s.5660

[1] Prof.Dr.Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, 3.baskı, İstanbul 1990, 2.cilt, s.1609

 

“İcra takibinin dayanağı olan 05.05.2002 keşide tarihli ve ( 435.000.000 TL. ) bedelli çek, yasal süresinde muhatap bankaya ibraz edilmiş olup, kambiyo senedi niteliğindedir. Hamiline yazılı olan bu çekin ciro silsilesi içinde yer alan Hasan tarafından takibe konulduğu görülmektedir. Kambiyo senetleriyle ilgili hak sahipliğini ispat külfeti hakkındaki TTK.nun 598 ve 702. maddelerinde (yeni Ticaret Kanunu'nun 690 ve 793.maddeleri) "... senedi elinde bulunduranın kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde selahiyetli hamil sayılacağı ..." öngörülmüştür. Anılan maddeler tedavülü sona ermiş senetler hakkında uygulanmaz. Tedavülden sonraki ciroların alacağın temliki hükümlerini doğuracağı aynı yasanın 602. ve 705. maddelerinde ayrıca düzenlenmiştir. Tedavülü sona erip ibraz edilen ve muhtelif cirolar görmüş çeklerde cirantalar atlanmak suretiyle bunlardan birisinin keşideciye başvurabilmesi için geriye dönüş cirosuna gerek yoktur. Bu durumda takip alacaklısı yetkili hamildir. O halde anılan çek yönünden itirazın reddi yerine kabulü isabetsizdir.”[5] 

 

denilerek açıkça belirtilmiştir.

 

Yine Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 12.03.1998 günlü ve 1998/2182-3036 sayılı kararında da açıkça;

 

“İcra takibi ciranta Mustafa Zengin ile keşideci Günay Özgenç aleyhine hamil Abdülkadir Köseoğlu tarafından yapılmıştır. Hamil ciro zinciri içinde yer aldığından geriye dönüş cirosunun aranmasına gerek bulunmadığından yetkili hamil durumundadır. İstanbul 5. Asliye ticaret Mahkemesinin iptal kararı ise Mahmut Oğuz'un başvurusu üzerine hasımsız olarak verilmiş olup, takip alacaklısı ve muteriz takip borçlusu bu kararda taraf olmadığından adları geçen takip alacaklısı bakımından bağlayıcılığı yoktur. İtirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptali isabetsizdir.”[6]

 

denilerek ciro zinciri içinde yer alan hamile geriye dönüş cirosunun aranmasının gerekmediği vurgulanmıştır.

 

Aynı şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.09.1998 günlü ve 1998/12-642 1998/650 sayılı kararında da ;

“Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.12.1990 gün ve 1990/12-579-658 sayılı kararında isme yazılı çeklerde ciro silsilesi içersinde yer alan ve çeki elinde bulunduran kişiye ayrıca geriye dönüş cirosuna gerek bulunmadığı belirlenmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.4.1996 tarih ve 1996/12-136 esas 1996/288 sayılı kararında ise hamile yazılı çeklerde ciro silsilesi içersinde yer almayan takip alacaklısına, çekin muhatap bankaya ibrazından sonra temlik cirosunun yapılması gerektiği vurgulanmış olup hamiline yazılı çeklerde de ciro silsilesi içersinde yer alan kişiler için ayrıca böyle bir ciro zorunluluğu getirilmemiştir. O nedenle sözü edilen Hukuk Genel Kurulu kararlarında; gerek isme yazılı, gerekse hamiline yazılı çeklerde ciro silsilesi içersinde yer alan kişiler için ayrıca geriye dönüş cirosuna gerek bulunmadığı belirlendiğinden her iki karar arasında çelişki bulunmamaktadır. Bu nedenle, Mercii Hakimliğinin Hukuk Genel Kurulu kararları arasında çelişki bulunduğu hususundaki görüşü yerinde değilse de, anılan görüşün kararda belirtilmesinin sonuca etkili olmamasına, göre Usul ve Yasa’ya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.“[7]

[1] Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır.

[1] Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır.

[1] Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır.

 

denilerek geriye ciroya ilişkin Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin önceki kararlarındaki tereddütler de giderilmiş ve konuya kesin olarak yargısal bir açıklık da getirilmiştir.

 

Keza Yargıtay 12.Hukuk Dairesi dışında yargıtayın diğer dairelerince de tedavülü sona ermiş kambiyo senetlerinde geriye cironun aranmayacağı yönündeki içtihatlar artık açıklık kazanmıştır.[8]

 

Aynı şekilde kendisine başvurulup ödemek zorunda kalan ciranta da TTK.nın 726.maddesine göre senet bedelini kendisinden önce gelen ciranta, lehtar ve keşideciden talep edebilecektir. Burada da artık geriye ciro aranmamalı, ödeyen cirantanın ciro silsilesinde açıkça yer alması yeterli sayılmalıdır.

 

Kambiyo senedinin tedavülünün sona ermesi ve ödeme aşamasına gelmesinden kastedilen ise senetlerde vadenin gelmiş ve protesto evrakının düzenlenmiş olması, çeklerde ibraz işleminin gerçekleşmesi veya ibraz süresinin sona ermesi olmalıdır. Ancak vadenin geçmesinden, ödememe protestosundan ya da protestonun düzenlenmesi için gerekli sürenin geçmesinden sonra yapılan ciro  gecikmiş ciro olup gecikmiş ciro TTK.nın 690 ve 793.maddeleri gereğince ancak alacağın temliki hükmündedir.[9]

 

Böylece çekler ibrazdan ya da ibraz süresinin bitiminden; bonolar da vadeden ve protestodan sonra geriye dönüş cirosuna gerek olmadan elden teslim ile geri verilebilir ve bu şekildeki işlem, alacağın temliki hükümlerini doğurup çek ve bonoları elinde bulunduran kişilere, ciro silsilesinde açıkça görülmek kaydıyla yetkili hamil olma hakkını verebilir.

 

Buna göre, tedavülü sona ermiş ve ödeme aşamasına gelmiş kambiyo senetlerinde geriye cironun aranmaması nedeniyle örneğin ciro silsilesinde yer alan bir ciranta, kendisine ciro işlemi yapılması aranmaksızın kendisinden önceki ciranta, lehtar ve keşideciye karşı mahkemeden ihtiyati haciz talebinde bulunabilir, kambiyo senetlerine özgü icra takibi yapabilir. 

 

Burada tartışılması gereken bir diğer konu da tedavülü sona ermiş ve ödeme aşamasına gelmiş kambiyo senetlerinde geriye cironun aranmamasının kişisel defilerin ileri sürülmesine yönelik etkisidir.

 

Eğer kambiyo senetlerinin tedavülden sonra da geriye ciro edilmesi gerektiği kabul edilecek olursa TTK.nın 690 ve 793.maddeleri gereğince bu cirolar alacağın temliki niteliğinde olup başvuran kişiye karşı her türlü kişisel definin ileri sürülmesi olanağı tanınacak demektir. Ancak hukuken daha doğru olarak tedavülden sonra geriye ciro aranmaması durumunda ise kambiyo senedini elinde bulundurup takibe koyan alacaklıya karşı kişisel defilerin ileri sürülmesi mümkün olmayacak, bu halde defi sistemi TTK.m.687’ye tabi sayılacaktır. Doktrin ve yargıtayın bu konudaki görüşleri de ikinci görüş yönünde netlik kazanmış görünmektedir.

 

[1] Örneğin Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.02.2007 günlü ve 2007/553-1364 sayılı kararında aynen; “İsteme konu çekler ve bonolar, aleyhine ihtiyati haciz istenen keşideci ... Mobilya Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. tarafından ihtiyati haciz isteyen ... Dayanıklı Tüketim Mamulleri Pazarlama Ltd. Şti. adına keşide edildiği konusunda uyuşmazlık yoktur. Çekler ibrazdan sonra, bonolar da vadeden sonra geriye dönüş cirosuna gerek olmadan elden teslim ile geri verilebilir ve bu şekildeki işlem alacağın temliki hükümlerini doğurur. Çekleri ve bonoları elinde bulunduran ve ihtiyati haciz isteminde bulunan ... Ltd. Şti. bu çeklerin ve bonoların lehtarı olması nedeniyle, gerçek hak sahibi olarak yetkili hamil durumundadır.

Bu durumda, mahkemece, ihtiyati haciz isteminde bulunan adı geçen şirketin yetkili hamil olduğu dikkate alınarak, isteme ilişkin karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. “ denilmektedir.

Yine örneğin  Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 12.05.2005 günlü ve 2005/3642-5478 sayılı kararı da aynı yöndedir.(Kararlar Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır)

[1] Prof.Dr.Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara-1997, s.571-572

 

 

SONUÇ

 

Sonuç olarak poliçe, bono ve çeklerin takip alacaklısı ciranta tarafından diğer cirantalara, lehtara ve keşideciye karşı takibe konulabilmesi için kendisine yönelik bir geriye cironun (dönüş cirosu, ikinci ciro ya da tekrar ciro) aranıp aranmayacağı konusunda doktrinde ve yargısal uygulamalarda artık açıklık ve netlik oluşmuştur denilebilir. 

 

Bu noktada öncelikle yapılması gereken ayrım kambiyo senedinin tedavülünün sona ermiş olup olmadığıdır. Tedavülü sona ermiş yani ödeme aşamasına gelmiş kambiyo senetlerinde senedi elinde bulunduran hamil ciro silsilesinde yer alıyorsa artık kendisine ayrıca bir geriye ciro aranmamalı, bu kişi kendisinden önceki ciranta, lehtar ve keşideciye başvurabilmelidir.

 

Bu durumda uygulanacak defi sistemi de TTK.nın 687.maddesine göre olmalı ve vadeden veya ibrazdan ya da ibraz süresinin bitiminden sonra yapılmış bir ciro da bulunmadığından artık TTK.m.690 ve 793 uyarınca alacağın temliki hükümleri uygulanmamalı ve dolayısıyla kişisel defiler de alacaklı hamile karşı ileri sürülmemelidir.

 

Keza kambiyo senedini ödeyerek kendinden önceki borçlulara karşı takibe girişecek ciranta için de TTK.nın 726.maddesi uyarınca aynı esaslar geçerli olmalı ve hiçbir şekilde geriye dönüş cirosu aranmamalıdır.

 

Avukat

Güntekin AYDIN

İzmir, Kasım - 2015

 



[1] Av.Talih Uyar, İcra Hukukunda Kambiyo Senetleri, Manisa-1989, 2.Baskı, s.1354

[2] Yasa Dergisi, 1982, sayı 9, s.1235

[3] Av.Talih Uyar, Gerekçeli-Notlu İçtihatlı İİK, İzmir 1997, cilt 4, s.5660

[4] Prof.Dr.Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, 3.baskı, İstanbul 1990, 2.cilt, s.1609

[5] Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır.

[6] Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır.

[7] Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır.

[8] Örneğin Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.02.2007 günlü ve 2007/553-1364 sayılı kararında aynen; “İsteme konu çekler ve bonolar, aleyhine ihtiyati haciz istenen keşideci ... Mobilya Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. tarafından ihtiyati haciz isteyen ... Dayanıklı Tüketim Mamulleri Pazarlama Ltd. Şti. adına keşide edildiği konusunda uyuşmazlık yoktur. Çekler ibrazdan sonra, bonolar da vadeden sonra geriye dönüş cirosuna gerek olmadan elden teslim ile geri verilebilir ve bu şekildeki işlem alacağın temliki hükümlerini doğurur. Çekleri ve bonoları elinde bulunduran ve ihtiyati haciz isteminde bulunan ... Ltd. Şti. bu çeklerin ve bonoların lehtarı olması nedeniyle, gerçek hak sahibi olarak yetkili hamil durumundadır.

Bu durumda, mahkemece, ihtiyati haciz isteminde bulunan adı geçen şirketin yetkili hamil olduğu dikkate alınarak, isteme ilişkin karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. “ denilmektedir.

Yine örneğin  Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 12.05.2005 günlü ve 2005/3642-5478 sayılı kararı da aynı yöndedir.(Kararlar Kazancı Hukuk Sitesi’nden alınmıştır)

[9] Prof.Dr.Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara-1997, s.571-572

 


Not : Makalede yayınlanan içerikler telif hakkına sahiptir.İzinsiz kullanılamaz.